mapushane sözleri / mahkum sözleri

mapushane sözleri / mahkum sözleri

Sigaramın dumanı sen ateşi ben olayım al beni götür buralardan yalnız senin olayım..

Merak etme yeri geldiğinde dik yürümeyi de biliriz savcı bey!

Hayat bir mezarmış çözemedim son kez ellerinden öpemedim uyan babam uyan kader utansın…

Adaleti olmayan bir semtin zifiri karanlığında kayboldu gitti gençliğimiz.

Ranzalar belimi acıtıyor anne, güneşimi kapatıyorlar. Dayanamıyorum artık, nerede dost, nerede akraba. Gardiyan ışıkları kapatma, mahkum karanlıkta özgürlüğünü arayamaz.

Pencereme ay düşmüyor artık, kirpiklerime yağmur yağmıyor. Güneşi özledim anne, yıldızlar kaymıyor. Çocuklarım çocukluğumdur gençliğim sürekli koşan bir at, kanadımı kırdılar anne hayallerim şimdi hayal oldu.

Hani bir dışarıda olsam, belki günlerce, uyumam. Sabahları yok artık o kahpe uyanışım. Duvarda kaldı gözlerim. Dalmışım.

Ne güzel şey hatırlamak seni, yazmak sana dair, hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek: filânca gün, falanca yerde söylediğin söz, kendisi değil edasındaki dünya…

İçin acır belli edemezsin, özlersin belli edemezsin, isyan edersin ne çare kimse feryatlarını duymaz. Allah bütün kader mahkumlarının yardımcısı olsun, Allah kurtarsın.

Beklenen gün gelecekse çekilen çile kutsaldır.

Öyle bir sildim ki SENİ gönül defterimden..! Deyil sevdanla tekrar yazmak.. Kurşunla bile yazamazsın artık..! Öyle çıkardım ki seni kalbimden..! Deyil aşk'la tekrar girmek.! Kurşun sıksan giremezsin artık kalbime..!

Biz rengarenk hayatların renkli çocukları değiliz karanlık hayatın kader mahkumlarıyız..

Pencereme ay düşmüyor artık, kirpiklerime yağmur yağmıyor. Güneşi özledim anne, yıldızlar kaymıyor. Çocuklarım çocukluğumdur, gençliğim sürekli koşan bir at, kanadımı kırdılar anne hayallerim şimdi hayal oldu.

Mapusta attığım voltada, çektiğim acıda, akıttığım gözyaşımda yine hep varsın.

Kapattılar kapıları yüzüme, Benden selam edin dertli sazıma, Mapushane gurbet ele benzemez.

Neden mi yalnızım? Çünkü; seni yaşadıkça herkesi öldürdüm..!

Çok sigara içiyorsun dediler güldüm ve dedim ki yüksek dağlar dumansız olmaz..!

O kadar yakındasın elimi uzatsam değecek kadar demir parmaklıklar tel örgüler kalın duvarlar var buda geçecek sabır.

Henüz 18 yaşında takıldı kelepçeler -Aç kapıyı gardiyan annem beni bekler…!

Madem olmuyor, Yüreğinin kalemini kırıp idam etmesini de bilmek lazım . . !

Çıkmaz bir sokakta paket oldu bütün hayallerim, şimdi çıkmayan bir tahliyenin ardında gençliğim.

Bunu da yaz hakim bey umutsuz olan bedendir hayallerim değil..

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

Yar olmadı bana devir her günüm bir başka zehir hapishanelerde demir parmaklıklara sarıldım.

Kurşun ata ata biter yollar gide gide biter; ceza yata yata biter; aldırma gönül, aldırma.

Kutu içinde beş ranza beş ranza içinde mezar çukuru soğur geceleri üşür fidelerim payımda yoksun bir bahar. Tutunamıyorum salkımlarına parmaklıklarına penceremde boy veren benzim tedirgin ışığa…

İçin acır belli edemezsin özlersin belli edemezsin isyan edersen ne çare kimse feryatlarını duymaz Allah bütün kader mahkumların yardımcısı olsun Allah kurtarsın.

Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, yastığım, ranzam, zincirim, uğruna ölümlere gidip geldiğim, zulamdaki mahzun resim, haberin var mı? Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş, karanfil kokuyor cigaram dağlarına bahar gelmiş memleketimin… Ahmed Arif

Etrafımda ağaçlar olmasa bile benim masmavi bir gökyüzüm var ne zaman bitecek cezam bilmesem de özgürlüğe olan inancım var parmağımda alyansım olmasa bile kolumda demirden bir kelepçem var 14 adımda voltam tükense bile daha dışarıda yürüyecek çok yolumuz var..!

Süngüye çekilirim dar mapuslara çırılçıplak düşlerimle akşama dar vakte kadar sigara dümanına bırakırım mahzunluğumu.

Her gecenin sabahında ölür sanki mahkumlar çünkü her gece bir hayale uyurlar sabahları başka kabuslarla uyanır ve her gün aynı günün tekrarı gibi geçer ne zordur mahkum kalmak.

O kadar yakındasın elimi uzatsam değecek kadar demir parmaklıklar tel örgüler kalın duvarlar var buda geçecek sabır…

Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden, hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken...

Biz rengârenk hayatların renkli çocukları değil, karanlık bir hayatın kader mahkûmlarıyız.

Üzme kendini bu kadar sana umudu öğretmeyenlerin suçu mu var bak yeryüzü ne kadar geniş ne kadar dar.

Ranzalar belimi acıtıyor anne, güneşimi kapatıyorlar. Dayanamıyorum artık, nerede dost, nerede akraba. Gardiyan ışıkları kapatma, mahkum karanlıkta özgürlüğünü arayamaz.


Eğer Haklıysam; Haksızları Bir Müddet SESSİZCE İzlerim...
Eğer Onlardan, Haklı Olduğuma Dair Bir Adım Gelmezse...
GERİ Adım Atmam Ben EZER Geçerim.



Kimse Birşey İma Etmesin Kininiz Varsa Suratıma Kusun, Kusamıyorsanız Sonsuza Kadar Susun


Birkaç beden büyük gelir bazılarına benim laflarım Ziyanı yok..!- Gelecek senelerde de giydiririm


Bir dost ve kardeş eliyle işlenmiş Boncuktan bir tesbih armağan geldi bana. Göz nuru dökülmüş, özenilmiş, İçten bir selam gibi insandan insana. Değerini arttıran bu armağanın Bir hapishaneden bir başka hapishaneye gelmesiydi Şiirde böyle bir şey olmalı diye düşündüm: En acımasız günde de savunabilmek inceliği.



Zindanlar her ne kadar kör ve karanlık olursa olsun, onu aydınlatacak kadar gücümüz vardır.



Günahına kadar sevdiklerim var ;- Bir de sevabını bile istemediklerim..!



Bileklerimizi morartmış yeni Alman kelepçeleri. Otobüsün kaloriferleri bozuldu Kaman`dan sonra, Sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik, Başımızda perensip sahibi bir başçavuş, Niğde üzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz… Bi sen eksiktin ayışığı Gümüş bir tüy dikmek için manzaraya!



Biz ağladığımızda bir nedeni oluyor da, bulutlar ağladığında bir nedeni oluyor mu?



Volta atıyorum yine koca dünyamın, daracık avlusunda. Vücuttan habersiz yürüyor artık bacaklarım.



Hani bir dışarda olsam, hep yürürüm, durmam. Benimle beraber yürür gökyüzü, toprak, hürriyet, benimle beraber. Gökyüzü, toprak ve hürriyet, ne güzel şeyler. Hani bir dışarda olsam,belki günlerce, uyumam. Sabahları yok artık o kahpe uyanışım. Duvarda kaldı gözlerim. Dalmışım.



Mapusta attığım voltada çektiğim acıda, akıttığım gözyaşında yine sen vardın.



Bulutlardan haber saldım sen gelecektin. Yağmur yağdı gözlerime sen silecektin ama taş duvarlar sıkar beni gönlüm dağlarda. Resmin çizdim hasret kokan duvarlarıma, güller diktim penceremin ön tarafına.




Sabah serinliği gün ağarıyor Demir taş küf yosun Sen böyle gecenin ortasında Olan bitenden habersiz Uyuyor musun? Güvercin sesi çocuk sesi tren sesi Parmaklıklara yakışmayan ne varsa Duvarlarında Güneş bütün gün çağıradursun Elden ne gelir Yaşamak böyle kanlı akarsa Maviliğin dibinde böyle gözyaşları Kirli ağır durgun Daha bir süre akıp gidecek Duvarlarında



Bulutlardan haber saldım sen gelecektin. Yağmur yağdı gözlerime sen silecektin ama taş duvarlar sıkar beni gönlüm dağlarda. Resmin çizdim hasret kokan duvarlarıma, güller diktim penceremin ön tarafına.



Cezaevinden Aneme : Pencereme ay düşmüyor artık Kirpklerime yeğmur yağmıyor Güneşi özledim anne Yıldızlar kaymıyor Çocuklarım çocukluğumdur Gençliğim sürekli koşan bir at Kanadımı kırdılar anne Hayallerim şimdi heyhât!



Gardiyan 'Süre bitti' dediğinde, anlarsın o zaman vedasızca gidişleri.




Fotoğraflara bakmak hasret giderseydi, cezaevindekiler tahliye beklemezdi.


Ne karaymış alnımdaki yazılar Ah dedikçe ciğerlerim sızılar Arkamdan ağlıyor körpe kuzular Mapushane gurbet ele benzemez

Whatsapp Button works on Mobile Device only